Aile olabilmek ve evlilik kurumunu hayata geçirmek için ilk aşama “eş seçimi”dir. Eş seçimi kültüre, yaşanılan coğrafyaya, yaşa, eğitim düzeyine, dinsel inançlara, siyasi görüşe, etnik kökene göre değişebilen bir durumdur.
Eş seçimi aşamaları için çok çeşitli yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Evrimsel gelişim, yumurtanın kendisi için en uygun spermi seçtiği yönündedir. Sosyoloji ise kadının erkekten daha genç ve doğurgan oluşunun erkeğin ise başarılı ve güç oluşunun önemli olduğunu vurgular. Freud ise “tüm mevzu çocukluğunuzda seyrettiğiniz ailede kilitlidir, her oğlan annesine, her kız babasına benzeri arar” der psikoloji açısından eş seçimine. Eş seçimi kuramlarına baktığımızda da “benzerlik ilkesi” ya da “benzemezlik ilkesi” karşımıza çıkar. Benzerlik ilkesine göre bir birine benzeyen kişiler birbirlerini seçme eğilimindedir. Benzemezlik ilkesine göre birbirinden farklı özellikleri olan kişiler birbirlerinin farklı özelliklerini tamamlama eğilimindedir. Benzemezlik ilkesi zıt kutupların çekimine dayanmaktadır. Yapılan çalışmalar genellikle eş seçiminde benzerlik ilkesinin kullanıldığını göstermektedir.
Ülkemizde geçmişten beri var olan geleneksel yöntemle eş seçimi çoğunlukla uygulanmaktadır. Görücü usulü denilen çevredekilerin veya anne babanın uygun gördüğü bir eş ile hayatını birleştirme ülkemizde en çok görülen eş seçim türüdür. Modern çağın ilerlemesi, kültürel baskıların azalması, teknolojik gelişmeler gibi durumlar görücü usulü eş seçimini az da olsa azaltmıştır. Arkadaşlık kurarak, tanıyarak eş seçimi genellikle eğitim düzeyi yüksek, sosyo-ekonomik düzeyi orta ve yüksek bireylerde görülmektedir. Görücü usulü evliliklerde en büyük sıkıntı kişilerin istemediği kişilerle evlendirilmeye zorlanmasıdır. Bu durum evlilik hayatında çiftler arasında kişisel, sosyal ve cinsel sorunlara zemin hazırlamaktadır. Görücü usulü evliliklerde yaygın inanç “zamanla tanır, seversin, alışırsın” olmaktadır. Arkadaşlık kurarak eş seçiminde görücü usulüne göre bir nebze daha şanslıdır çiftler. Birbirlerini tanımaya fırsatları vardır. Birbirlerinin özelliklerini, hoşlandıklarını, kişiliklerini anlamaya çalışırlar. Bu durum evlendiklerinde evlilik uyumunu artırıcı özelliktedir. Maalesef ülkemizde arkadaşlık kurarak eş seçiminde bu ilkelere uyan çok az insan vardır. Arkadaşlık kurduğu kişiyi tanımak yerine daha çok birlikte eğlenceli vakit geçirmeye odaklanmaktadırlar. Bu durum ise evlendiklerinde sorun oluşturur ve “arkadaş iken böyle değildi evlendik çok değişti” cümlelerinin sıklıkla telaffuz edilmesine neden olur.
Eş seçiminin ilk adımı kendini tanımaktır. Kendini tanımak karşıdaki kişiyi tanımaya çalışmaktan daha zordur. Çünkü insan kendisiyle yüzleşmekten korkar. Ya kendisinin özelliklerini abartır ya da kendisini çok değersiz gösterme eğilimine gidebilir. Psikolojik sağlığı yerinde olan bireyler kendileriyle barışıktır. Nelerden hoşlandıklarını, neleri sevdiklerini, kişisel özelliklerini, dünya görüşlerini, gelecekten beklentilerini bilen kişilerdir. Eğer kendinizi ne kadar iyi tanırsanız karşınızdaki kişiyi de o ölçüde rahatça tanıyabileceksinizdir.
Eş seçiminin ikinci adımı kendi değerlerini, beklentilerini, isteklerini net bir biçimde tanımlamadır. Evlilik kararı alan kişiler kesinlikle birbirleriyle değerlerini, isteklerini, olumlu ve olumsuz şeyleri konuşmalıdırlar. Net bir şekilde ifade edilen her şey üzerinde rahatça anlaşmaya varılabilecektir. Muallakta kalan konular netleştirilmelidir. Burada önemli olan çiftlerin isteklerini, değerlerini, görüşlerini karşıdaki kişiye zorla benimsetmeye çalışmamalarıdır. Ülkemizde genellikle bu aşamada kadının erkeğin düşüncesine, değerine, inancına biat etmesi beklenmektedir. Oysa her insanın bireysel farklılıkları vardır ve bireyler bu farklılıklarla daha anlamlıdır. Hiç kimse bu aşamada baskı oluşturmadan evlilikten beklentilerini, düşüncelerini açıklamalı ve ortak bir noktada buluşulmalıdır.
Eş seçimin üçüncü adımı eş adayını tanımaktır. Eş adayıyla ilk kez tanışma ortamında fiziksel özellikler tanınmaya başlanır. Kadında erkekte ilk tanışmada birbirlerini fiziksel olarak gözden geçirirler. Bu karşıdaki kişiyi tanımanın ilk basamağıdır. Daha sonra birlikte vakit geçirildikçe konuşma tarzı, kendini ifade ediş biçimi, oturması kalkması, diğer insanlarla iletişimi, kendi ailesiyle iletişimi, diğer insanlar üzerinde nasıl izlenim bıraktığı, mesleği, arkadaş çevresi gibi birçok konu bireyler tarafından tanınmalıdır.
Eş seçiminin dördüncü ve son adımı karar vermedir. Kişilerin en çok zorlandıkları konu bu olmaktadır. Kararsızlık aşaması insanı en çok yıpratan konulardan birisidir. Kişi bu dönemde doğru yapıp yapmadığı, yanlış mı doğru mu düşüncesiyle hem kendisini hem evleneceği kişiyi yıpratabilmektedir. Bu son aşamaya kadar çiftler birbirlerini sağlıklı bir biçimde değerlendirmelidir. Eğer değerlendirmezlerse evlilik aşamasında stres faktörü evlenmeden evliliklerini sarsar. Karar verme aşamasında kendinize şu soruları sorabilirsiniz2:
- Kendinizi evlenmeye hazır hissediyor musunuz?
- Evlenmeyi düşündüğünüz kişi ile fikirleriniz uyuşuyor mu?
- Evlenmeyi düşündüğünüz kişiye karşı olumlu duygu ve düşünceler taşıyor musunuz?
- Evlenmeyi düşündüğünüz kişi ile sağlıklı bir aile ortamı oluşturabileceğinizi düşünüyor musunuz?
- Evliliğinizde oluşabilecek konularda çözüm bulabileceğinizi düşünüyor musunuz?
- Evlenmeyi düşündüğünüz kişi fiziksel olarak çekici buluyor musunuz?
- Kendinizi cinselliğe hazır hissediyor musunuz?
- Duygu ve düşünceleriniz net bir şekilde ifade edebiliyor musunuz?
- Evlenmeyi düşündüğünüz kişiye karşı sevgi ve saygı besliyor musunuz?
0 yorum:
Yorum Gönder