DERYADAN DAMLALAR
“HADDİ AŞAN UÇ GÜNAH İSTEKLERİNE KARŞI TEPKİMİZ NASIL OLMALI
Haddi aşan “uç günah” isteklerine karşı tepkimiz nasıl olmalı. Bir insanın içinde her türlü günah arzularının olması normaldir. Bunun kaynağı nefsi emmaredir. Nefsi emmare yaratılışı itibariyle hazcı ve zevkçidir. Hiç bir ahlaki kuralı tanımaz. Şeytandan farkı yoktur. Seviyesizliğinin sınırı yoktur. Allah’ı inkârdan tut, homoluk lutilik (homoseksüellik) ve ensest ilişkiye kadar her türlü uç veya doğal sayılabilecek günahı ve vahşi hayvanlara taş çıkartacak vahşeti, şeytana taş çıkartacak fitnesi, şerri vardır. Bunu böyle bilmek çok önemlidir. Kur’an ve hadisler bu gerçeği ifade ederler. İşte bu bilgiden hareketle insanların içlerinde her türlü günah arzusunu hissetmeleri normal karşılanmalıdır. Yani varlık olarak yaratılıştan bu duygular bizde olunca bunların hükmü diğer organlarımız hükmündedir. Göz, kulak, ağız v.b. gibi. İnsanlar bu duyguların varlıklarından değil ama bunları kontrol etmekten sorumludur. Bunları Allah’ın istekleri doğrultusunda denetlemeli ve kendi haline bırakmamalıdır. İmtihan bundandır. İnsan bazen denetimi kaçırır ve günaha düşer. Günaha düşünce yapılacak şey hemen tövbedir. Tövbe elbiseyi kirden temizleyen deterjanlı su gibi insan ruhunu günah kirlerinden arındırır ve temizler. Allah insanlardan hiç günaha düşmemelerini beklemez. Yani Allah’ın kuldan asla böyle bir beklentisi yoktur. Beşerden hiç günaha düşmeme hiç hata yapmama gibi bir şey beklenmez. Zira bu pratikte mümkünde değildir. O sebeple günah nedir, tövbe nedir iyi bilinmesi gerekir. Dedik ya nefs her türlü günahı içinde potansiyel olarak taşır. Bizler bu potansiyel kötülüklerin bir kısmını yapar bir kısmını ise yapmasak bile içimizde hissederiz.
Nefsimizde hissettiğimiz günahların üç derecesi vardır. Kötününde kötüsü denebilecek şekilde ki “uç günahlar” ki Kur’an'da” haddi aşmak” olarakda tabir edilen günahlardır. Bunlar: Allah’a şirk koşmak, inançsızlık, cinselliğin abartılması, nefsin şımarması olarak tabir edilen ensest ilişkiler, lutilik olarak ifade edilen homoseksüellik, gibi uç duygular vb. dir. Bunun dışındakiler ise zina, içki, kumar gibi haddi aşmanın en azından altında kalan büyük günahlar ve diğerleride küçük günahlardır. İşte nefste bu tür günahların varlığı doğaldır. Toplumda bu günahların hepsini de en azından içinde vesvese gibi taşımayan insan yok gibidir. Bu durumda bir insana özellikle uç günah vesvesesi geldiğinde yapılacak şey önemlidir. Yapılacak şey paniklenmeden bu duygunun kendine asla yakışmayacağı düşüncesiyle hemen o duygu reddedilecektir. Bir an öyle uç günah duygularının çağırışım (tedai) kanunu gereği gelebilmesi normal. Yani; Limona duyarlı birsinin limon görünce hemen ağzının sulanması gibi. Aç bir adamın haram bir yemekte olsa görünce biran iştahlanması gibi. Buna Tedai Kanunları denir. Bilimsel fizyolojik bir gerçekliktir. Ama daha sonra bu duygunun peşine takılırda insan giderse o zaman sorumluluk başlar. Yani bu duyguları eyleme dönüştürürse. Yoksa bir anda gelip gitmesi, insanı günahkarda yapmaz, adi şerefsiz biriside. Bu incelik çok önemli. Böyle bir durumda kendini suçlamayacak ve bundan dolayı kendine karşı dürüst olmadığı düşüncelerine de girmeyecek. Bana nasıl böyle bir şey gelir demekki ben aşağılık kalitesi düşük bir insanım gibi duygulara asla girmeyecek. Eğer bu konumdaki kişi cahilliğinden yani bu anlattığımız bilgileri bilmediğinden veya tam olarak kavrayamadığından kendini kötü aşağılık birisi olarak hissederse, şeytana yakayı kaptırdı demektir. Halbuki bu duygulara çağırışım kanunun gereği bir anlık yuvarlanmalar ne insanın kalitesiz olduğunu gösterir, ne de günahkar…evet burası çok önemlidir. Nefsin bu tür adilikleri içimizde kaldığı müddetçe asla bir günah ve sorumluluk yoktur. İçimizden fiiliyatımıza taştığında sorumluluk başlar. Bu duruma gelindiğinde yapılacak şeyde hemen şiddetle ve öfkeyle mücadele ve öncesi de hemen tövbe olacak. Nefse yenilmek, şeytana teslim olmak yok her şartta mücadeleye devam. insanın en büyük aldanması günahları değil, günahlarla mücadele etmekten vaz geçmesidir.
0 yorum:
Yorum Gönder