Subscribe:

Ads 468x60px

Türk Milli futbol takımı neden başarısız?

Milli futbol takımımız uluslar arası arenada neden başarısız ?

Futbol kulüplerimiz ve Milli takımımızın uluslar arası arena da yarım yüzyılı aşkın zamandır mücade etmesine karşın malesef istenilen başarı çizgisini birtürlü yakalayamamaktadır.Sorun nerede ve ne yapılabilir?

Öncelikle başarı kriterleri nelerdir?
Maddi yatırım fazlası ile var,tesisleşme son yirmi yılda ciddi mesafe kat edildi,trübün desteği fazlası ile var,yetenek fazlasıyla var,kamuoyu ilgisi fazlasıyla var  peki sorun nerede?

Sorunun cevabını almak için kısaca başarı olduğumuz  diğer spor dallarına bakalım yada futbol gibi başarıız olduğumuz bir kaç spor dalını yakından inceleyelim

Milli takımlar düzeyin başarılı olduğumuz spor dalları ; erkek basketbol ,kadın voleybol,bireysel sporlarda Güreş takımı,Taekwando ve yakın geçmişe kadar Halter

Başarısız olduğumuz spor dalları,Atletizm,Yüzme,Bisiklet,Tenis,Hentnol,Jimnastik,Buz pateni

Listeye baktığımızda güreş dışında  bireysel spor alanların top yekün başarızılık sözkonusu,takım sporlarında ise kulüp düzeyinde ve milli takımlar düzeyinde basketbol ve voleybol göreci olarak  bir parça öne çıkıyor ancak bu durum geçicimi yoksa sürdürülebilirmi bunu birazda zaman gösterecek.

Özellikle temel spor disiplinlerinde ki bariz başarısızlığın spor algısı,spor felsefesi ve sporun yönetimiyle yakındanilgisi vardır.

Kanımca  Futbol alanındaki başarısızlığımız temel nedenlerinden birisi bu durumdur.Zira sporcu olarak yetişmek ile futbolcu olarak yetişmek arasında ciddi far vardır.Tabi bu durum özellikle ülkemizde çok belirgindir.
Sporun temel gerekliklerini edinmiyip yapılan ciddi madi yatırımlarla bir noktaya gelen futbolcularımız uluslar arası alandaki rakipleri ile  başedemiylar çünkü sporun temel disiplinine sahip değiller Zira futbol sadece hayal ettikleri yaşam için bir araç, .

Milli futbol takımımızın başarısızlığı ne hoca başarısızlığı nede futbolcularımızın yeteneksiz oluşlarıdır.Başarısızlığın en önemli nedeni sporcu olamayışlarıdır.Dünyanın hiç bir gelişmiş futbol ülkesinde fundamental antremanları yapılmazken sadece taktik disiplin ve başarılı ekip olma antramanları  yapılırken bizim Milli takımlarımızda temel futbol antremanları yapıyor olması durumu yeterince açıklıyor.Özellikle son yıllarda yurt dışına çıkan futbolcularımız bu durumu açıkça itiraf ediyorlar ,staretijik düşünce ,ekip oma taktik  disiplin gibi alanlarda kattetikleri mesafelerden bahsederek ciddi bir durumun altını çizmiş oluyorlar.

O halde Milli takım hocamızın yurdışı kökenli futbolcuları ısrrarla kazanmaya çalışmasını anlamak güç olmamalı sanırım içinde bulunduğu dönemi geçiş dönemi olarak görüp hızlı davranmak adına temel sporcu vasıfları kazanmış futbolcuları seçiyor.Elbette takımın tamamı bu yollaoluşturması mümkündeğil.

Diğer bir başarısızlık nedeni ise  futbol oyununun karakteristik özelliği ile türk insanının karakteristik özelliklerinin örtüşmemesidir.Futbol oyunu güç,kondüsyon,strateji,taktik,çabukluk,dayanıklık,ve bunların hepsinin yetenekli bir doğanın üzereni inşasından ibarettir.

Biz ise altı boş yetenek zemini üzerine taktik disiplin ve çabukluk katmak yerine motivasyon ,acelecilik,bolca kaos inşa ediyoruz dolayısıylade yetenek zemini erozyona uğruyor zira sistemle beslenmeyen yetenek tekbaşına başarı için yeyerli olamayacaktır.

Ne yapılmalı?
Israrla üst yapıyı düzeltmek için harcanan paralar alt yapıya harcanmalı,neyapıldığı sistemi olmayan futbol okulları yerine spor okulları kurulup ilgi yetenek ve motivasyona  göre branşlaşmalar sağlanmalı.Ancak bu şekilde spor algısını yeniden düzenleyip başarılı sporcular yetiştirebiliriz.
Aksi takdirde bu günkü spor algısıyla hiçbir branşta kalıcı başarı yakalamamız mümkün olmayacaktır,yazıkki üçtarafı deniz ülkemizde yüzücü,yelkenci,nüfüsunun %40 18 yaşın altında olan ülkemizde atlet,bisikletçi,tenisçi  yeiştiremeyeceğiz.









futbolun psikolojisi,takım tutmak?

Sabahları futbola uyanan bir coğrafyada yaşamak bu olsa gerek.Tuttuğu takımın galibiyetini gazetelerin sporsayfalarında en ince ayrıntısana kadar okumak tüm haftayı hatta gelecek haftayı hatta tüm sezonu iş yerinde, evinde ,sokakta ,otobüste arabasında yaşamak....Sanırım zaman geçirmek için üretilmiş bir hobi değil, olsa olsa varoluşa sinmiş içselleştirilmiş bir sosyal kimlik görüntüsüdür.

Fütbol sadece ülkemizde değil  Dünyanın önemli bir kısmında oynanan ve sevilen bir spor dalı.Ancak Ülkemizde oynabiçimi dahil olmak üzere yaşama biçimide dünyanın gerikalan kısmından biraz farklı ,diğer her alanda olduğu gibi ,sanatta müzikte, edebiyatta hatta yeme içme biçimimizde de olduğu gibi kendimizden bişiler katarak, hatta öyle şeyler katıyoruzki tüm dinamiklerini değiştirecek kadar farklılıştırıyoruz.

Dünyada ve Türkiyede futbolun  saha dışı aktörlerine baktığımızda diğer hiç bir spor dalında karşımıza çıkmayan ilginç benzerlikler içeren  anlaşılması zor fakat bir okadarda kolay bir manzarayla karşılaşıyoruz.Saha dışı aktörlere kısaca göz atacak olursak oligarkların  paralı şeyhlerin,mafia liderlerinin,birşekilde yasa dışı ticari alanlarda oluşturulmuş sermayelerin ,medya patronlarının,politikacaların  diye uzayan listenin bu basit sokak oyunlarına ilgisini anlamak ve bu aktörlerin ortak paydasının futbola olan ilgisini tanımlamak sanırım beni aşan farklı bir sosyo ekonomik tartışma konusunudur.Ancak henüz şeyhlerin oligarkların ve saydığımız diğer aktörlerin başka hangi spor dallarına bu denli ilgi duyacaklarını göre bileceğis sanırım kitleşelleştirilen her spor dalı mutlaka ve mutlaka endüstirileşecek ve oyun ve spor olmaktan çıkacaktır diyerek biz kendi sınırlarımıza futbolun ve takım tutmanın psikolojisine geri dönelim.

Ülkemizde yapılan araştırmalara baktığımızda 75 milyonluk nüfüsun 65 milyon kadarı futbol taraftarı .Ve bildirilen taraftar olma başlangıç yaşı doğuştan fanatik şeklinde 0yaş yani evlatlarının renklere verdiği tepkiyi taraftarlık olarak kaydeden bir kültüre doğuyo çocuklarımız.Belki ironik ama şöyle düşünün çocuk doğar sarılaciver sarı kırmızı siyahbeyaz bordo mavi renkleri gösterilir çocuk hangisine tepki verirse otakımın taraftarı olarak kimlik lendirilir .patikler önlüklr pijamalar örtüler ayakkabılar hep o renk seçilir.İşte size taraftar işte size şampiyon...

Her nekadar ironikte görülse durum bundan çok farklı değildir İlk çocukluk yıllarının temel stigmalarına baktığımızda ,yaramaz olmak,çalışkan olmak,tembel olmak ,fenerli olmak cimbomlu olmak beşiktaşlı olamak  gibi sonderece sınırlı tarifi mümkün etiketlerimiz vardır.

Çocukluğumuzun ilk sosyalleşme hamlesi ve çocuğun kendisi dışındaki dünya ile kurduğu ilk sempatik ve sempatik olduğu kadarda rekabetçi köprü Top tur.Zira çocuk çıngırakla vs ile sosyal bir köprü oluşturamaz burada önemli olan sosyalleşmenin vazgeçilmez atamu olan rekabetin sembolü olarak top denen oyuncağın çocuğun hayatına girmiş olmasıdır.

Evde  Babayla ,Anne ile Abi ile Hatta tek başınay ken bile hırsla ve coşkuyla oynanan oyun hep top ile olandır.Hatta bu bir kısım hayvanlarda bile öyledir.Kaçan bir şey ve yakalanması gerekiyor.
Hemen sonra sokak, okul  gibi sosyal arenalada top hep bir numaralı aktördür.Topu olan çocuğun arkadaşı daha çok olduğu gibi çocuk topla birlikte eşitleri arasındada sosyal iktidarında sahibi olur.

Yaş ilerler  durm değişmez her şey değişir ama bu durum değişmez ...

Ülkemiz deki futbol gelişimi ve insanlar tarafından uygulanışı yükselişi avrupa veya asya yönelmli olmaktan çok daha ziyade latin kültürüyle benzerlik gösterir.Fakir sokak aralarında gelişir ,keşf edilir tüketilir ve sonlanır fakat bu döngü hep devam eder.Avrupada ise biraz farklıdır futbol tercihtir ve okulda öğrenilir müzik sanat resim yada başka bir branş gibi.Bu yüzden Avrupada kurumsallaşması kolay Ülkemizde zordur kişseldir ve öyle kalır gerek latin gerek bizim halkımız kahraman yaratmayı ve öldürmeyi çok sever çünkü çalışmaktan ve sistamatik olmaktan çok hoşlanmaz elindede değildir içine doğduğu kültürün temel belirliyici özelliğinden sıyrılmak gerçektende kolay değildir.

Ülkemiz insanının özellikle erkek nüfusun sürdürülebilir ilgilerine hobilerine göz atacak olusak futbolun ne denli büyük bir boşluğu doldurduğunu ve nasıl bir psikolojik gereksinime karşılık geldiğini görmek hiçde zor olmayacaktır.Erkekler diyorum çünkü bu konuda kadınlarımız daha zengin bir yelpaze ve daha renkli sürdürülebir uğraşılara sahiptir.

Tüm çocukluğunu misket,topaç,top  gibi yuvarlak nesnelerin peşinde koşarak geçirmiş bir  bireyin 40 yaşına geldiğinde futbol dışında  sıkı sıkıya bağlı oldu başka bir yaşam alanın olmaması pektabiki doğaldır.Hele eşitleri ile rekabetin tek sembolü hala futbol ise bu durum neredeyse kaçınılmaz olur.Çünkü rekabet edeceği sosyalleşmenin temal atomu olan rekabetini sürdüreceği başka bir alan yoktur.Düşünün üzeleceği ,sevineceği,kızacağı kızdıracağı,ağlayacağı ,öleceği öldüreceği başka hangi alan vardır.Futbolu popüler kılan eşitler arası rekabeti sürdürülebilir kılmasıdır,

Bu durum birazda bireyin yetiştiği sosyo kültürel iklimde başkaca zihinsel olarak rekabet edeceği eşitlerinin olmamasındandır.Yani başka bir deyişle sanatta bilimde rekabet iklimi  oluşmamıştır.
Futbol çocukluğumuzda cebimize konulan ve hiç bitmeyen kendini her maç yenileyen temel sürdürülebilir yaşamsal bir uğraşı alanıdır.Başarı olsakta olmasakta tuttuğumuz takım yensede yenilsede asla bitmez sürekli harcarız.
Sloganlara baktığımızda bunu açıkça görmek mümkündür,yensende yenilsende taraftarın hepseninle,beşiktaş senbizim herşeyimizsin fenerbahçem benim biricik sevgilim,cimbombomum benim biricik sevgilim,yada çayırda buldumseni,ellere vermemseni,,,
aşkın bitmediği tek aşk futbol.................














 
Blogger Templates